“BU KADAR SORUNU OLAN MEMLEKETTE, KİM CUMHURBAŞKANI OLSUN TARTIŞMASINI LÜZUMSUZ GÖRÜYORUM”
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, “Bu kadar sorunu olan memlekette, kim cumhurbaşkanı olsun tartışmasını lüzumsuz görüyorum. Biri gidince de ölmeyelim biz, biri gelince de kurtulmayalım. Kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin. Ortalama yaşam standartlarımıza bir şey olmasın. Biz medeni bir ülkeyiz. Millet kendisinin yaşam standartlarını bozmayacağı bir siyasal sistemle buluşturulmalıdır” dedi.
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, Karar TV canlı yayınında Elif Çakır ve Taha Akyol'un sunduğu Gündem Özel programına katıldı. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ağıralioğlu özetle şunları söyledi:
KENDİNİ DEVLET ZANNETME HASTALIĞI
“İrade, bu gördüğünüz şey kendini devlet zannetme hastalığıdır. Uzun iktidarların beraberinde doğurduğu bir komplikasyondur. Bir adam 25 sene bir okulun müdürü olsa okulu kendini zannediyor. Bir adam 20-30 sene bir bankanın müdürü olsa bankayı gerçekten kendini zannediyor. Kendine itiraz eden herkesi de bu devlet iradesine isyan eden eşkıya gibi görme hastalığı tezahür ediyor. İş adamı, ben itiraz edince başıma bir şey gelir diye korkuyorsa, akademisyen itiraz edince uyarılıyorsa ya da uyarılacağını zannediyorsa yahut başına bir şey geleceğine endişe ediyorsa, mülakata girecek çocuk korkuyorsa, devlete mal satan korkuyorsa, devlete iş alacak korkuyorsa, kredi ödeyecek olan korkuyorsa, bu korku ikliminin sebep olduğu ilk menfi şey, itirazın yetim kalmasıdır.
TÜRKİYE MESELELERİNİ DOĞRU KONUŞAMIYOR
Bu sistem meselesidir. Bu sistem dünyada her denendiği yerde bu tip bir sonuçta olur. Yani şöyle diyemezsiniz efendim. Bu sistem demokrasi doğurur, doğuramaz efendim. Bu sistem denetim doğurur, doğuramaz. Bu sistem şeffaflık doğurur, doğuramaz. Yani bu bir sistem meselesidir, daha doğrusu bu bir sistemsizlik meselesidir. Ve bu sistemi konuşmalıyız. Ben Türkiye'nin şu anda en mühim meselesinin, meselelerini doğru konuşamamak olduğunu düşünüyorum. Bu tahterevalli arasında kaybettiğimiz şey şudur efendim. Ekrem'di falandı, Mansur'du, Kemal'di, Özgür'dü, Meral'di, iyi partiydi, masaydı falan derken bir siyasi şamata var ve bu şamata arasında Türkiye meselelerini konuşamıyor. Doğru konuşamıyoruz.
ADALET VURGUSU
Türkiye'de sadece yargıyı değil, akademiyi, sadece akademiyi değil iş dünyasına bugün şikayetlerinize konu olan her şeyi siyasetin yerinde durmaması yüzünden, şikayet olarak karşımızda bulduk. Yani efendim aslında hukukun nasıl çalışması gerektiğini biliyor hükümet. Normalde demokratik değerlere bağlı bir siyasi, şöyle der hukuka. Siz kendi işinize bakın bizden devleti, devletten bizi, bizden milleti, milletten bizi koruyun. Siz hakkı koruyun, siz hakkı korumakla sorumlusunuz. Hükümet şöyle diyor; biz milleti koruyoruz, siz bizi koruyun. Yani hukuku kafalarında böyle oturtmuşlar, biz zaten milleti koruyoruz, sizin vazifeniz bizim iktidarımızı korumak. HSK normal siyasetin gölgesinden kurtulması lazım. Yani iktidar partisinin bu kadar baskın bir şekilde, belirleyici olduğu, çoğunluğu elinde tutacak şekilde, adalet bakanlığı üzerinde çoğunluğu elinde tutacak şekilde, HSK yapısının hâkim gücü haline gelmiş bir HSK bağımsızlık tedai ettiremez, mümkün değil. Siyasetin gölgesinin düştüğü yerde, adaletin bağımsızlığından bahsedilemiyor. Tayyip Bey de bilir bunu. Yani Tayyip Bey gölgede kalmış bir yargının mağdur ettiği bir adamdır. Yani siyasetin gölgesinde kalmış bir yargının mağdur ettiği bir adamdır. Sen bilmiyor musun başına ne geldiğini, niye geldiğini? Biliyorsun. Sen başına gelenler, başkalarının başına gelmesin iktidarını temsil ediyorsun. Yani dolayısıyla Tayyip Bey aslında kendi başına gelen, başkasının başına gelmesin hassasiyetini taşısın ne olduğunu biliyor. Ne yapması gerektiğini biliyor. O yüzden HSK'nın yapısı da, Anayasa Mahkemesi'nin yapısı da yargının gölgesinden kurtulacağı kendi iç mekanizmasıyla bu işlere, kendi iç mekanizmasıyla minimuma indirileceği bir alan haline gelmesi lazım.
MİLLETİN ADAMI
Sayın Cumhurbaşkanı, milletin adamı diye tarif edilmeyi çok seviyor Tayyip Bey. Tabii siyasetçi için de milletin adamı olarak anılmak çok kıymetlidir. Kürsüler öyle tarif ediyorlar. Milletin adamı Sayın Cumhurbaşkanı. Ben de zaman zaman sistem ediyorum. Diyorum ki efendim birisi cumhurbaşkanınla söylesin ki; o milletin adamıysa biz niçin her işimizi yapmak için adam arıyoruz? Yahu iş yapılamaz hale geldi. Yani ben böyle milletin adamlığından çok devletin milletin adamı olması gerektiğine çok inanırım. Yani kimlik kartınızı gösterince devlet diyecek ki ben sizin adamınız benim. Kimlik kartınızı gösterince her türlü hakkınızı ben verebilirim. Şu anda Türkiye'de yaşamak için adam lazım, ölmek için bile adam lazım. Adamını bulmak lazım.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI
Bazen lafı sözü erken söylemek sözü hafifletir. Bazen iddianızı hafifletir. Dolayısıyla zamanında, kararında, kıvamında olması lazım. Bu işlere dikkat etmek lazım. Şimdi memleketin temel konuları var. Bu temel problemler konuşulması gerekirken, hiç lüzumu yokken erken tartışma milleti siyasetten, siyasetçiden soğutur. Türk milletinin şu anda belki karşı karşıya olduğu sorunlardan daha katmerli hale gelmiş büyük sorunu itimat edilebilir, peşine düşünebilir, ciddiyetine memleket teslim edilebilir bir alternatif bulamamasıdır. Bu, milleti siyasetten soğutur, siyasetçiden soğutur. Bu fakirliğe sebep olan siyasi maharetsizliğe, alternatifi yoksa yaşama sevincini kaybeder millet. Bir de bunun üstüne bir de münasebetsiz bir tartışma olarak yani milletin geçim zorluğu, darlığı var. Hayat pahalılığı dayanılır hadlerde değil. Enflasyonla mücadele programı daha çok böyle dar gelirlerin üstüne boca edilmiş.
23 YILIN HESABINI KİM VERECEK?
Kendi konuştuklarına bakabilir mi acaba Cumhurbaşkanımız? 2002'de söylediklerini 2025'de söylüyorsa bu 23 yılın hesabını kim verecek, biz mi vereceğiz? Yani siz 2002'de vaat ettiklerinizi yine vaat ediyorsanız, 2002'de çözmeye söz verdiklerinizi şimdi yine çözmek için milletten destek istiyorsanız bu 23 yılın hesabını biz kime soracağız efendim? Yani siz 2002'de diyordunuz ki enflasyonu halledeceğim, rantı halledeceğim, yolsuzluğu halledeceğim, eğitim muhtevasını halledeceğim, bu kayıt dışı ekonomiyi halledeceğim. Bunların hepsini 2022'de söylemiş beyefendi. Ve bunlar esaslı laflar. Gerçekten yapılması gereken işler. Sonra elimizde şöyle bir şey kalmış. 600 milyar dolar faiz ödemişiz. 538 milyar dolar yatırım yapmışız. Büyüme oranlarınıza bakın lütfen. Cumhuriyet'in ortalama büyüme oranları 5 buçuktur. AK Parti'nin büyüme oranları 5.3’dür. Gayrisafi yurt içi hasla diye bir şey var. Bizde gayrisafi milli hasla değildir. Sadece hasıladır. Bizim bu milli kısmı gitti.
MİLLET DENEME TAHTASINA DÖNDÜ
Türkiye'de bütün başımıza gelenler bir yönetim kalitesizliğinden kaynaklanmaktadır. Yani siyaset, mesela Sayın Cumhurbaşkanı, ben biliyorum demek yerine bilene soruyorum dese, bak vallahi billahi bu sorunların yüzde 90'ını yaşamayız. Bilmek zorunda değilsiniz. Bilene sormak zorundasınız, bilenin dediğini yapmak zorundasınız. Yaptıklarınızın da hesabını tane tane milletinize vermek zorundasınız. Devlet kapasitesi vardır. Ama mekanizma maalesef çalışmadığı için ortada deneme tahtasına döndürülmüş bir millet vardır.
LÜZÜMSUZ GÖRÜYORUM
23 yıllık kudretli iktidarın bize vadettiği hiçbir şeyi bulduramadığı bir fakirlik vardır. Şimdi bu kadar sorunu olan memlekette efendim kim cumhurbaşkanı olsun tartışmasını lüzumsuz görüyorum. Önce Türk milletine şunu öğreteceğiz. Sorunlarını doğru konuşmayı. Biri gidince de ölmeyelim biz. Yani Tayyip Bey gidince ölmeyelim, biri gelince de kurtulmayalım. Kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin. Ortalama yaşam standartlarımıza bir şey olmasın. Biz medeni bir ülkeyiz. Millet kendisinin yaşam standartlarını bozmayacağı bir siyasal sistemle buluşturulmalıdır. Bu mümkündür.
85 BİN KİŞİYİ DOYURAMADIK
Anahtar Parti, hep orada dursun istiyorum. Daha iyisi mümkün partisi. Bundan daha yüksek standartlarda bir ülke mümkün. Bundan daha güçlü bir ülkeyi ayağa kaldırabiliriz. Bundan daha güçlü bir ülkeyi dünyayla rekabette de dünyayla ortak yaşam alanlarında da Türkiye bu standartların birkaç katı olabilir. 850 milyona yeter inanıyorum ben buna. 85 bin muhtereme yetmedik. Bu 85 milyonluk ülke 850 milyona bakabilir doğru yönetilirse. 85 bin kişiyi doyuramadık. O yüzden bu mekanizmanın düzelmesinin bir yolu var. Münasebetsiz münakaşaya girmek yok. Saçma sapan gündemlerle memleketin ufkunu meşgul etmeye gerek yok. Ufka döneceğiz. Hedefe yürüyeceğiz. Hedefini koyduğumuz şeyin mümkün olduğunu millete anlatacağız.
ÇELİĞE TENEKE YAPIŞTIRMAYA KALKTILAR
Altınlı masaya karşı değildim. Dayatmasına karşıyım. Benzerler benzerlerini bulsun. Benzerler benzerlerini bulur zaten. Demir demiri, çelik çeliği çeker. Çeliğe teneke yapıştırmaya kalktılar. Mansur Bey sizi çok sever. Siz de Mansur Bey'i çok seversiniz. Soru şimdi güzel bir soru. Evet. Öyle de öyle de. Doğru. Efendim Cumhuriyet Halk Partisi'ne aday olamazsa sizin partinizden aday olabilir mi? Soru şimdi çok masum gibi duruyor. Sorunun eşiti şu aslında. Sizin partiyi Mansur Yavaş mı kurdurttu? Bizim partimizi millet kurdu. Biz hiçbir partinin yedeği, tekeri, aparatı değiliz.
DOST OLUP DÜŞMAN OLMADIĞI KİMSE KALMADI
Tayyip Bey bu kadar uzun iktidarında sevip de sövmediği, sövüp de sevmediği, yanına alıp karşısına almadı, karşısına alıp yanına çekmediği, dost olup düşman olmadı, düşman olup dost olmadığı, Allah'ın kulu kalmadı. Bu laflar sözler de bu isimlerle beraber değiştiği için siyasete ve siyasetçiye itimat kalmadı. O yüzden şimdilerde efendim sahada en çok neyle karşılaşıyoruz mesela? Ya peki siz de öbürleri gibi olursanız? O kadar sarsılmış ki millet. Çok anlaşılabilir bir endişedir bu. Devlet Bahçeli. Yani Türk siyaset tarihinde bir siyasi muhalefetin bu kadar sert, net, bu kadar hatta galiz hakaretlerle birleşen itirazını kim yapmıştır devlet beyden başka? Türk siyasetinde dünyada da yoktur yani. Hatırı ağzı alınmaz laflarla. Hatırı sayılmaz ama ağzı alınmaz laflarla. Denildi mi? Denildi efendim. Sonra yine aynı irade, Devlet Bey'i kastedecek söylüyorum, bu kadar sert, bu kadar net, bu kadar ağır ifadelerle övdüğünün yanına geçti. Şimdi demek ki çok kem söz edince de olmuyor.
YAPABİLİRSENİZ KALIRSINIZ, YAPAMAZSANIZ ALACAĞIZ
Dolayısıyla ben bu alanın dışına çıktım. Doğru muhasebe ettiğimi düşünüyorum. Arkadaşlarımız da şuna karar verdik. Biz daha iyisi mümkündür kadrosu olalım. Türk milletinin daha iyisinin mümkün olduğuna inanacakları bir siyasi programa yürüyelim. Bunu da bir parti hevesine kurban etmeyelim. Biz memleketin geleceğine yürüyelim. Geçmişte ne olduğuna sadece muhasebe gözüyle bakalım. Eli belinde siyasetten vazgeçelim. İktidarı taşlamak için yer kollayan mevzu kollayan bir şehvete düşmeyelim. İktidar yapabilirse yapmasına yardım edelim. Yapamıyorsa alternatif biziz diyelim. Yapabilirseniz kalırsınız, yapamazsanız alacağız diyelim.
MİLLET FAKİRLİĞE RAZI OLDU
Geçen dönem hükümetin siyasi propagandası şöyleydi. Dediler ki efendim tamam fakirliğinize sebep olan birtakım yanlışlar oldu. Ama devlet millet düşmanlarıyla da oturmadık yani. Biz niçin burada duruyoruz? Burada duruyoruz, tamam biraz fakirlik var bunu da çözeceğiz ama katledenlerle de oturup konuşmadık. Onlara da tebessüm etmedik. Masada onlara da yer vermedik. Kandil'in temsilcileriyle siyasette yapmadık çok şükür. Millet fakirliğe razı oldu. Bu dediklerine kalbinde bir yere oturup dedi ki tamam fakirliği sinemize çekeceğiz. Şimdi Kandil'in temsilcisi masada oturuyor diye kızdıklarınıza haklı olarak, şimdi Kandil'in temsilcisi diye kızıp seçim kazanmanıza imkana dönüştürdüklerinize şimdi alan açıyorsunuz. Diyorsunuz ki onlara meclisi temsilen İmralı'ya gidin. Millet şimdi dedi ki kırmızı çizgileri de yokmuş.
İMRALI ÇIKIŞI
Doksan dokuz yılında bu Öcalan yakalandı. Yakalandığı zaman da ben Türk Devleti'nin emrindeyim, zaten benim anam da Türk, Türk Devleti'ni de çok severim ben. Türk halkını da çok severim, bu korku lafı. Peşimde, Türk Devleti'nin de emrindeyim yani, bir emriniz olursa başım üstüne. Şimdi bugün Sayın Bahçeli'ye, Sayın Cumhurbaşkanı'na, bu milletin şunu sormaya hakkı var. Bu 2025 yılında aklınıza gelen şey, terör bitmişken… Yani ayakkabı numarasına kadar biliyoruz, 86 kişi kaldı demişken, Öcalan'a o zaman acziyet şimdi de devlete acze düşürecek şekilde bir rica etseniz de hani bu PKK'yı bir dağıtsalar falan propagandasına sebep olacak. Meclisi boşa düşürecek şekilde müracaat etmenizi izah edeceksiniz. Öcalan'ı muhatap almanın bedelini ağır ödedik. Daha önce tecrübe edilmiş ve sonuç alınamamış şeye bir daha tevessül etmeyi bu Kürt'e de, millete de, terörle mücadele de bedel ödemiş evlatlara da hakaret sayarım. Ben Öcalan'ı Kürt meselesi başlıklı bir sürecin önünde ya da sonunda Kürtlerle ilgili bir meseleyi konuşacağımız bir sürecin herhangi bir tarafını Öcalan'ın konmasını Kürt'e küfür sayarım. Öcalan Kürt'ün temsilcisi yapılamaz.
HDP’Lİ OLMASI UTANILIR BİRŞEYDİ ESKİDEN
Diyarbakır Ulu Camii cemaatini kaybettik biz çözüm sürecinde. Devlet onları muhatap alıyorsa biz o zaman demek ki bu adamla muhataplık kazanabiliriz diye biz o zaman kaybettik. Diyarbakır Ulu Cami Cemaatini pek çok yerde dindar, Kürttü, makulü, makulün içerisinde alnı secde gören birinin HDP'den olması HDP'li olması utanılır bir şeydi eskiden. Sonra nasıl yapıldıysa ne olduysa Balkanları böyle kaybettik. Ahali Bulgar çetelerini şikayet etmeye geldiklerinde şikayet etmeye geldikleri Bulgar çetelerini devletin yetkililerle otururken gördü. Bundan sonra 1212 evladımız şehit oldu çözüm sürecinde.
SURİYE’DEKİ GELİŞMELER
Şu anda Suriye, Irak, Talabani, Barzani birleşmesi, Suriye'nin üçte birinde oluşturulan otonom bölge. Federasyon kolladıkları bir an. Irak'a peşmerge bakanlığı, yüz bin kişilik ordu, Suriye'ye yüz bin kişilik ordu. Efendim bu hattı birleştirme çabaları. Yok mazlum Kobani'yi Talabani, Barzani'yle görüştürme hevesleri. Bütün bunlar bu laflarla beraber. Ben efendim şöyle bakıyorum. Türk Devleti, bölgesinde güçlenen, inisiyatif kullanan, oyunları bozabilen, sorunları çözebilen bir kapasitede uzaklaşıyor. Devamlı kendisine dayatılan bir gündemle meşgul oluyor. Bizim 2011 de mesela bu 5-6 ay sürecek diye dayattıkları Suriye'den geldiğimiz yeri görüyor musunuz? Yani 2025’i görmen lazım2011’i de göreceksin kardeşim. Şu anda İsrail'in güvenlik şemsiyesi çalışıyor, güvenlik programı çalışıyor. Suriye'nin üçte biri gitti. Şimdi bizim Yunanistan'da kurulan üstler Türkiye'deki üstlerin boşalması da kuruluyor. Aslında Amerika Yunanistan'a mevzileniyor. Güney Kıbrıs'ta üst kuruyorlar, adalar gitti. Yahu ne oluyor? Ne konuşuyorsunuz siz? Nasıl bu hale kurulmasına engel olmuştur. İsrail bile Kıbrıs'ta üst kuruyor. Adalarda İsrail üst kuruyor. Şimdi Kerkük'te gözden kaçtı konuşmuyor kimse. Kerkük'te İngiltere üst kuruyor. Bütün bunlar olup biterken bizimkilerin konuştuğu laflar şu. Öcalan'a gidip diyorsunuz ki bir rica etsem de şeyi dağıtabilir miyiz yani? Haber bekliyoruz. Bizim mektupçumuz bu şimdi. Mektupçuları gönderir de ne dedi? Kamuoyunu alıştırıyorlar buna. Ya silahlarınızı gömün. Ya sizi gömeriz silahlarınızla. Sanki daha önce gülle geziyordu peşlerinde. Ya böyle münasebetsiz laflar olmaz. Bizim aklımız var, bedelini millet ödeyecek. Devlet aklı diye bir şey diyorsunuz ya, onu bize diyeceksiniz. Başınıza şu gelebilir, onu engellemek için bunu yapıyoruz. Bunu diyeceksiniz bize.
HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN
Devletimizin sorunları var efendim. Ama çözemezsek bak yemin ediyorum buna devlet sorunumuz var bizim. Bizim şimdi milletimizin sorunları var. Eğer milletimizin sorunlarını çözemezsek bizim bir millet sorunumuz var efendim. Şimdi vatanımızın sorunları var. Bunlar vatanımızın sorunları. Çözeriz. Allah'ın izniyle. Çözemezsek vatan sorunumuz var bizim. O eşiğe geldi artık. Yani herkes aklını başına alsın. Rekabet gücümüz daraldı. Marka değeri üretemiyoruz. Teknoloji altyapımız çalışmıyor. Çünkü nice zamandır teknoloji ihracatımızda durduğumuz yerler belli. Cezaevlerimiz dolu, hastanelerimiz dolu, hapishanelerimiz dolu. Ağzına kadar. Tayyip Erdoğan bu memlekette milletin umutla arkasında durabildiği Türk siyaset tarihinin tek adamıdır. Hiç kimse ondan beklediği kadar hiç kimse başka hiç kimse. Verdiğinden beklediği kadar hiç kimseden beklemiştir. Ondan umduğu kadar. Ona avans verdiği kadar. Yanlış yapmasına rağmen beklediği kadar. Kimseyi beklememiştir.
SİYASET YERİNDE DURMADIĞI İÇİN
Siyasette diyorlar ki nasıl yapacaksınız? Siyaseti ve siyasetçi yerine çekeceğiz. Düzeltecek mevzu. Siyasetçi yerinde durmadığı için memleket bu halde. Akademiyi ne bu hale getirdi? Siyasetçi yerinde durmadığı için akademi bozuldu. Siyaset yerinde durmadığı için piyasa bozuldu. Siyaset yerinde durmadığı için hukuk bozuluyor. Bu memlekette neyden şikayetçiyseniz, bak buraya yemin edebilirim, siyasetçi yerinde durmadığı için, yerini takip edemediği için, sınırlı bilmediği için sorun oldu. Siyasetçi yerine çekilince siyaset kurumun haddini bilince ülke düzeliyorsa ülkenin sorunu yok demektir.
MUHALEFETE OY VERİLMEYECEĞİNİ ANLATIYOR
Ben yeni anayasayı, Tayyip Bey'in aday olabilmesi için 2-3 ay… Bunu deneyecek. Neyi yapacaksınız? Şu anda neyiniz eksik? Sandık size neyinizi verecek? Sizin artık mazeretiniz yok. Artık millete muhalefet bizden daha kötü diye kendinize razı edebileceğiniz bir toleransa artık memleket adına da imkânınız yok. Muhalefet benden daha kötü. Muhalefetler için oy verilemeyeceğini anlatıyor bize. Yani millete gelip diyor ki az milletin ben geldim. Millet diyor ki buyur reis. Bu muhalefete diyor oy verilmez. Millet diyor ki doğru. İktidar her sefer gelip bize şu yüzden oy vermeniz lazım demiyor da muhalefet oy verilecek durumda değil. O yüzden bana oy vermeniz lazım diyor.
DİŞLERİNİ KONTROL ETTİRSİN
Hani Cumhurbaşkanı diyor ya dişime göre bir muhalefet bulamadım. Biz dişimize göre bir iktidar bulduk. Dişlerini de kontrol ettirsinler. Allah kerim yapabilirlerse yok yapabilirlerse yapsınlar. Yapmalar için de yardım edeceğiz. Efendim şunu böyle yaparsanız iyidir. Bunu böyle yapmak Türkiye'ye yakışır. Bunu şöyle yapmak sizin programınıza yakışır. Bunu böyle demek ne size ne insanlığımıza yakışır.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.