“ŞEHİDİN ÖDEDİĞİ BEDELE HÜRMET EDECEKSİNİZ”
AĞIRALİOĞLU’NDAN İMRALI TEPKİSİ
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, Bolu’daki yangın faciasına ilişkin, “Cumhurbaşkanı, yakınlarını kaybetmişlerin cenazesine katıldı. Orada ağlarken gördük. Devletimizin başını, acımıza ağlarken görmeyi severiz ama ağlamamıza sebep olanları ağlatırken görmek isteriz. Hükümet sadece milletiyle ağlamaz. Biz acımız var ağlıyoruz, millet evlatlarını defnediyor ağlıyor. Hükümette gelip bize ağlıyor. Bizde şimdi hükümete ağlayacağız. Hükümetin ağlamaktan daha mühim sorunu vardır” dedi. Ağıralioğlu, DEM Parti’nin İmralı ziyareti ile ilgili de, “Evlatlarımızın 40 yıldır şehadetine rağmen, Öcalan’ı adres diye göstermelerine asla razı olmayacağız. 40 yıldır başarısız olmuşuz da PKK’yı bitirmeye gücümüz yetmiyormuş gibi bir aciziyete razı olmuyoruz. Türk milleti, devletini evlatlarının katiliyle konuşurken görmek istemiyor. Türk milleti, çocuklarımızın katilinden hesap sorulduğunu görmek istiyor. Şehidin, şühedanın ödediği bedele hürmet edeceksiniz” diye konuştu.
Anahtar Parti Genel Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu, partisinin Sincan ve Etimesgut İlçe Başkanlıklarının açılış törenine katıldı. Ağıralioğlu, özetle şunları söyledi:
ANAHTAR PARTİ’Yİ UMUDA KURDUK
“Bir parti kavgasına değil. Bir parti münakaşasına değil. İkinci yüzyıla girdiğimiz cumhuriyetin bize omuzlarımıza düşürdüğü yükü kaldırıp çocuklarımıza bulduğumuzun 5-10 katını buldurabilecek bir bolluk için yollardayız. Anahtar Parti'yi umuda, plana kurduk. Anahtar Parti'yi bundan daha fazlası mümkündür iddiasına kurduk. Anahtar Parti'yi fakirliğin bu memleketin kaderi olmadığının ilanına kurduk. Canı sıkkın asabı bozuk bir siyasi dilin bağırtısına çağırtısına kurmadık. Biz bu partiyi bu memleketin ne kadar büyük bir memleket olduğunu bilen bir mesuliyete kurduk.
23 YILIN HESABINI KİM VERECEK?
Bu siyasetçilerin lafı sözü hiç bitmez. Bu siyasetçilerden huzurunuza gelip de ben haksızım yahut, size mahcubum yahut, size bize verdiğiniz söz desteğe rağmen sözümüzü tutup size sözünü tutmuş insanlar gibi gelemedik, utanç içindeyiz diyenini hiç görmezsiniz. Siz devamlı oy verirsiniz. Devamlı destek olursunuz. Devamlı ayakta tutarsınız. Onlar hep mazeretle gelirler. 23 yıldır iktidarda bir kadro var. Bu kadro Türk siyasetinde Türk milletinin daha önce hiçbir partiye vermediği kadar daha önce hiçbir parti genel başkanına açmadığı kadar büyük alan açarak büyük ümitlerle beklediği bir kadronun iktidarıdır. Sayın Cumhurbaşkanı dahil AK Parti'nin bütün kurmay kadrosu 2002 yılında belki benim geldiğim bu meydanlarda bu sokaklarda sizin huzurunuza çıkıp size sözler verdiler. Bunu yaparken size aslında şunu söylemiş oldular, şunu dediler. Bir ülke ancak adaletle kalkınır. Kendi zenginliklerine değil milleti zengin etme mesuliyetiyle bir yola koydular, 23 sene önce. 2002 yılında. Onların 2002 yılında dediklerini ben 2025 yılında vaat ediyorsam bu 23 yılın hesabını kim verecek milletimize?
CUMHURBAŞKANI DİYOR Kİ BENDE
Ben şimdi Sayın Cumhurbaşkanı dahil AK Parti'nin kurmay kadrosu bizim sözümüzü milletin itirazı gibi duysunlar lütfen. Ben şimdi arkadaşlarımla milletin yarınlarına yetsin kavuşsun diye bir parti kurdum. Ben şimdi diyorum ki 2002'de Sayın Cumhurbaşkanı'nın o zaman başbakanken söylediklerine bir ve bir üstüne basa basa söylüyorum. Enflasyonun olmadığı bir ülke vaat ediyoruz diyorum. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki bende. Ben şimdi 2025 yılında diyorum ki işsizliğin olmadığı bir ülke mümkündür. Bunu başaracağız diyorum. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki ben de öyle düşünüyorum. Ben şimdi diyorum ki faizin, yolsuzluğun, yoksulluğun olmadığı bir ülke mümkündür. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki ben de öyle düşünüyorum. Ne dersek, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki ben de öyle diyorum. Ama aramızda bir fark var. Sen 23 yıl önce de böyle diyordun.
MİLLET SİYASETİ DİNLEMEKTEN YORULDU
Bu 23 yılın sana güvenilmiş, arkanda sıradağlar gibi durulmuş, ümit edilmiş, beklenmiş bu 23 yılın kaybı adına benim siyasi olarak itirazım var. Bu fakirliğe itirazım var. Bu asgari ücrete itirazım var. Emekliye verdiğimiz bu paraya itirazım var. Bu kiralara itirazım var. Bu siftahsız esnafın mağduriyetine itirazım var. Bugün bu memlekette yaşadıklarımızın hiçbirisi baş edemeyeceğimiz bir kuvvetin bileğimizi bitmişliğinden değil. Bu yük diye gördüğünüz, yaşam zorluğu diye fark ettiğiniz, geçimsizlik diye karşınızda duran çocuklarınızın endişesi diye kalbinize dert ettiğiniz ne varsa hepsi siyasetin siyasetçinin yerinde durmamasından kaynaklandı. Artık millet siyaseti dinlemekten yoruldu. Artık millet ekranlarda lüzumsuz münakaşalardan yoruldu. Artık millet iktidarın muhalefet karşısında hep haklı olduğunu söylemesinden, muhalefetin de bu kadar derde rağmen ümidine yetişememesinden yoruldu.
ESNAF, SİYASETÇİYİ SİFTAH OLARAK GÖRSÜN
Artık millet siyaseti görmek istemiyor. Siyasetçinin çok görüldüğü, siyasetçilerin çok konuştuğu, siyasetçilerin milletin gündeminde çok olduğu memleketler iyi yönetilemeyen memleketlerdir. Hayalini kurduğumuz memlekette, milletimiz teveccüh gösterir de hizmetine talip olma imkanını bize verirse, talip olduğumuz hizmet iddiamızı kendi iradesiyle bize teslim ederse, sandıktan milletimiz Anahtar Partiye imkân verirse, benim hayalini kurduğum memlekette siyasetçiler görülmesin, siyasetçiler duyulmasın, siyasetçiler konuşmasın, siyasetçinin mahareti konuşsun, bir ana siyasetçiyi televizyonda görmesin, bir ana siyasetçiyi buzdolabında görsün isterim. Bir ana siyasetçiyi sofrasında öğün olarak görsün isterim. Bir baba siyasetçiyi bağırırken, çağırırken, nutuk atarken görmesin. Bir baba siyasetçiyi cebinde harçlık olarak görsün. Bir esnaf siyasetçi siftah olarak görsün. Açlık sınırı, sefalet sınırı falan diye bir takım utanç verici kriterlerle millete ücret belirlenmesin. Bir memleket hayalimiz var. Hayalini kurduğumuz memlekette tek derdimiz ölümden olsun isterim. Siyasetçilerin çok konuşup bol bol nutuklar atıp fakirliğine yetişemediği bu berbat iklime son verilsin isterim.
CEPHELEŞMEDEN YORULDUK
Bizim partimizin 85 milyon üyesi var. Biz cepheleşmekten yorulduk. Tapulu seçmen döneminden yorulduk. Benim seçmenim bendedir, itiraz eden de devlete isyan ediyordur taassubundan yorulduk. İnancı tartmaktan, milliyetçiliği tartmaktan, değerler etrafında kavgadan yorulduk. Bu memleketin değerlerinin tamamını, kendi zenginliğimi sayan bir hassasiyetle istikbale yürüyoruz. Allah izin verirse biz önümüzdeki dönemin namzetiyiz. AK Parti yapabilirse yapsın. Milletin derdine derman olabilirse olsun. Milletin sorunlarını çözebilirse çözsün. Çözemezse alacağız.
KIRMIZI KART VURGUSU
Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı, ana muhalefeti kastederek diyor ki, bunların varlığına şükür, bunlar olmasa biz iktidarda kalamayız. Muhalefetle, münasebetinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi hissesine düşmüş böyle bir konfor var. Ana muhalefetin başında bu kadar derdi olan bir memleketin ana muhalefetin başında olan iradenin eline bir kırmızı kart düşünce sadece bir kırmızı kart iktidar cenahından şöyle sesler yükseldi. Bizim elimizde millet var. Kırmızı kart yok. Bizim elimizde zenginlik var dedik de zenginlikle buluşturamadığınız millet var. Bizim elimizde kırmızı kart yok. Dicle'nin kenarında bir koyun bir kuzu hesabıyla iktidara gelmişsiniz. Bizim elimizde mesuliyetimizde kurda kuzuya kurban olun. Dicle'nin üstünde kenarında çocuklarımızın üstüne taş konulmuş çocuklarımız katledilmiş onun mesuliyeti var bizim elimizde. Bizim elimizde yolun başında gelirken söylediğiniz, kendilerinden önceki dönemi kastederek bu iktidar size bir simidi bir çay çok görüyor diye kalbine ümidine kurulduğunuz halde yetişemediğiniz milletin hayalleri var bizim elimizde.
DİŞİMİZE GÖRE İKTİDAR BULDUK
Bizim elimizde sadece kırmızı kart yok. Bu iktidarın bu muhalefet olduğu müddetçe birçok iktidarda kalırız. Rahatını, konforunu bozuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ya, şu yalan dünyada dişime göre bir muhalefet bulamadım. Biz dişimize göre bir iktidar bulduk. Bazen bir şey söylüyorsunuz. Söylediğiniz söz, bir parti genel başkanına ihtarı gibi oluyor. Ama AK Parti cenahından şöyle sözler, şöyle isyanlar duyuluyor. Yahu Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili ne biçim konuşuyorsunuz? O yüzden her konuşurken lafı sözü ayırmamız lazım. Yani sözü söylemeden diyeceğiz ki bu söz Cumhurbaşkanı'na değil, AK Parti'nin genel başkanına. Siz sözünüzü tutmuş olsaydınız, siz milletinize vaat ettiğiniz ülkeyi inşa etmiş olsaydınız biz bugün burada toplanıp bir partinin kuruluşu değil, burada toplanıp belki size dua ediyor olacaktık. Başaramadınız.
BUNLAR SANDIKTAN ÇIKMAZ
Sizin önümüzdeki dönem sandıktan çıkınca elinize geçecek hangi güç memleketin bugün yaşadıkları sorunlara son verecek? Sizin neyiniz eksik? İktidarın sandıktan çıkaracağı hiçbir güce ihtiyacı yoktur. Aklınız varsa gücünüz vardır. Program yapma kabiliyetiniz varsa memleketi düzey çıkarmak için zamanınız vardır. Bu fakirliğe son bulmak, son vermek, çocuklarımızın hayallerine yetişmek, ülkeyi yaşanabilir hale getirmek, enflasyonu indirmek, faizi indirmek, yaşam standartlarımızı satın alma gücümüzü yükseltmek için elinizde her türlü gücünüz vardır. Sizin sandığa ihtiyacınız yok, sizin akla ihtiyacınız var, sizin plan yapma kabiliyetine ihtiyacınız var, sizin merhamete ihtiyacınız var, sizin nezakete ihtiyacınız var. Sizin mesuliyete ihtiyacınız var. Sizin milletinizi duymaya, milletinizi görmeye ihtiyacınız var. Bunlar sandıktan çıkmaz. Bunlar sandıktan çıkmaz.
MUHALEFETİ YENMİŞ, MEMLEKET SORUNUNU YENEMEMİŞ
Bir daha seçim olsa diyelim ki o seçimde de muhalefeti yenmiş olsanız ne geçecek milletin eline? Uzunca zamandır iktidar şöyle konuşuyor. Madem biz yapamıyoruz bu muhalefeti niçin yeniyoruz? İktidarın hissesine AK Parti'nin hissesine muhalefeti yeniyoruz duygusundan tembellik düşmüş. Diyorlar ki biz devamlı Kemal Bey'i yeniyoruz ya, biz devamlı bu CHP'yi yeniyoruz ya, biz devamlı bu muhalefeti her seçimde sırtını yere getiriyoruz ya diyorlar. Halbuki iktidarın vazifesi muhalefeti yenmek değildi. İktidarın vazifesi fakirliği yenmekti, yoksulluğu yenmekti, yolsuzluğu yenmekti, adaletsizliği yenmekti. Bir seçim iktidarı muhalefeti yenerken görmüşüz, hala enflasyon yüksek. Öbür seçim muhalefeti bir daha yenmiş, hala işsizlik var. Öbür seçim muhalefeti komple yenmiş, hala çocuklarımızın hayallerine yetişilememiş. Her seçim muhalefet yenilmiş, memleketin sorunları yenilememiş. Her seçim muhalefet seçimde sandığa gömülmüş, memleketin sorunları gömülememiş.
ÇÖZEMEZSENİZ ALACAĞIZ
İktidarda olanların bugün tembelliğine sebep olan şey muhalefetin bu kadar soruna rağmen iktidarı değiştirme gücünü eline alamamasıdır. Anahtar Parti bu Türk siyasetinin içine sıkıştığı bu tembellik hattını rekabete açıyor. Şimdi biz iktidara bütün kalbimizde şöyle sesleniyoruz milletimiz adına. Çözebilirsiniz memleketinizin dertlerini. Kalabilirsiniz. Çözemezseniz alacağız. Enflasyonu düşürün kalın. Düşüremezseniz alacağız. Çocuklarımızın aşına işine kavuşun. Yetişemezseniz alacağız. Analarımızın çocuklarına ne yedireceğini düşündükleri bu mahcubiyete kavuşun, kavuşursanız kalırsınız. Kavuşamazsanız alacağız.
MEMLEKETİN NASIL YÖNETİLECEĞİNİ GÖSTERECEĞİZ
Siyasetin, benim partim senin partin dönemine son veriyoruz. Benim milletim dönemini başlatıyoruz. Bizim partimize oy verenler, bizim partimizden olanlar değil, bizim milletimize mensup olanlar dönemini başlatıyoruz. O yüzden biz geçmişe bir hasma bakar gibi değil. İktidardaki bu 23 yıla düşmana bakar gibi değil. Dosta bakar gibi, kardeşe bakar gibi kabahati görünce bir daha yaşanmasın diye ders alır gibi bakıyor, öyle konuşuyoruz. Bu rekabette yapabilen kalır. Yapamazsanız alırız diye bir rekabet alanı oluşturuyoruz. Artık dişinize göre bir muhalefet var. Artık dişlerinizi kontrol ettirmenizi tavsiye ederiz. Böyle büyük memleketin, böyle bereket içerisinde yaşanması mümkün olduğu halde doğru yönetilememiş memleketin nasıl yönetileceğini göstereceğiz. Ne kadar olduğumuzu göstereceğiz. Eğer bize diyorlarsa ki; bundan daha iyisi olmaz. Ne kadar iyisi olacağını göstereceğiz. Ülkemiz o kadar zengin olur ki dersiniz ki bu kadar bolluk içinde bir memleketi nasıl bu hale getirmiştir? Ben arkadaşlarımla memleketin israf edilmiş kaynaklarını toplayacağım.
4 İŞLEMLE MEMLEKETİ ALACAĞIZ
İsraf edilmiş de israf edilmeseydi hissemize zenginlik olarak düşmüş bütün o maliyeti toplayacağım. Sonra milletimize diyeceğim ki, bu kadar paramız vardı. Doğru yönetilemediği için heder oldu. Siz hissenize düşeni bölün. Dört işlem yapacağız. Dört işlem yapıyoruz. Ben toplayacağım. Milletimiz bölecek. Sonra milletimiz fakirliğine sebep olan bu maharetsizliği Muhalefetten eksiltecek, iktidarı çarpacak. Yani toplayacağız, böleceğiz, eksilteceğiz, çıkıp çarpacağız. Dört işlemle memleketimizi alacağız.
YÜRÜYÜŞÜMÜZ KAVGAYA DEĞİL BOLLUĞA
Devletin başına adalet gelecek. Devletin başına nezaket gelecek, mesuliyet gelecek, merhamet gelecek, devletin başına plan yapma kabiliyeti gelecek. Devletin başına bilene soran, bilenin dediğini yapan, bilenlerle yürüyen ciddiyet gelecek. Devletin başına aklı, bilimi, ahlakı önceleyen ciddiyet gelecek. Devletin başına kim gelirse gelsin devletin başına bu memleketin bir damla suyunu bir karış toprağını israf etmeme mesuliyeti gelecek. Devletin başına milletini duyabilen, milletin çektiği dertleri görebilen, milletinin dertlerinde milletiyle eşitlenebilen bir siyasi zerafet gelecek. O gelince memlekete bolluk gelecek. Bereket gelecek. Huzur gelecek. O gelince yaşama sevincimiz gelecek. Allah nasip ederse yürüyüşümüz kavgaya değil bolluğa.
GÜÇLÜ DEVLET
Güçlü devlete inanıyoruz. Güçlü devlet sizin bizim mesuliyetimizdir. Güçlü devlet şudur; hazinesi dolu devlet. Parası değerli devlet. Pasaportu itibarlı devlet. İşsizliğin olmadığı devlet. Çocuklarının hayallerine kavuşacak imkânı olabildiği devlet. Tarımın hayvancılığın ayakta ambarların dolu olduğu devlet. Nitelikli gıdayı yiyebildiğimiz içilebilir suya erişebildiğimiz devlet. Hastalığın istisna, sağlığın, sıhhatin esas olduğu devlet. Emeklinin nasıl yaşayacağız, nasıl öleceğiz? Biz ölürsek çocuklarımız ne olacak kaygısıyla değil, devletimiz var. Devletimiz bizim yerimize evlatlarımıza ana baba olur diyebilecek kadar planlanmış her işini düzgün yapabilmiş devlet. Güçlü devleti organize etmek zorundayız. Hamasetle bağırmayla milleti bölüp parçalamayla, millete parmak sallamayla siyaset yapılmayacağını bilen bir ciddiyetle önümüzdeki dönem Türk milletini sarıp sarmalamaya kuruluyoruz. Devleti toparlayacağız. Milleti toparlayacağız. Devleti, milleti güçlü bir istikballe, güçlü bir ekonomiyle, güçlü bir üretimle, nitelikli bir üretimle, iyi planlanmış bir eğitimle, dünyayla rekabet gücüyle buluşturacağız. Bilene soracağız. Her şeyi biliyorum siyasetine son vereceğiz. Siyasete bilmiyorum demeyi öğreteceğiz. Bundan sonra her günümüz bugünümüzden daha iyi, daha güzel olsun diye mücadele edeceğiz. Allah nasip eder milletimiz teveccüh gösterirse bizi bir parti kavgasında, bizi bir siyasi hevesinin hesabın içerisinde değil, bizi millet için alın tere dökerken görecek milletimiz.
ÖCALAN’I ADRES GÖSTERMENİZE RAZI OLMAYACAĞIZ
Öcalan, ne meclisin ne siyasetin, ne de bu memleketin yönetme iradesinin muhatabı değildir. Öcalan, İmralı sakini değildir. Öcalan, İmralı canisi, bebek katilidir. Çocuklarımızı 40 yıldır katleden bir cinayet şebekesinin başıdır. Evlatlarımızın 40 yıldır şehadetine rağmen, Öcalan’ı adres diye göstermelerine asla razı olmayacağız. Öcalan, Kürtlerin temsilcisi değildir. Öcalan’ı Kürtlere değdirmeyeceğiz. Bunu Kürtlere hakaret sayıyoruz. 40 yıldır başarısız olmuşuz da PKK’yı bitirmeye gücümüz yetmiyormuş gibi bir aciziyete razı olmuyoruz. Türk milleti, devletini evlatlarının katiliyle konuşurken görmek istemiyor. Türk milleti, çocuklarımızın katilinden hesap sorulduğunu görmek istiyor. Bu muhataplığı asla kabul etmiyoruz. Milletin evlatlarını öldürenlere el gönderemezsiniz. Şehidin, şühedanın ödediği bedele hürmet edeceksiniz. Babalarını ilk kez tabut da görmüş olanlar var. Siz kimsiniz?
KARTALKAYA’DAKİ YANGIN FACİASI
Cumhurbaşkanı, yakınlarını kaybetmişlerin cenazesine katıldı. Orada ağlarken gördük. Devletimizin başını, acımıza ağlarken görmeyi severiz ama ağlamamıza sebep olanları ağlatırken görmek isteriz. Hükümet sadece milletiyle ağlamaz. Biz acımız var ağlıyoruz, millet evlatlarını defnediyor ağlıyor. Hükümette gelip bize ağlıyor. Bizde şimdi hükümete ağlayacağız. Hükümetin ağlamaktan daha mühim sorunu vardır. Evlatlarını ağlatanları ağlatır.
RUHATSIZ TABUT
İmar aflarını, ruhsatlı tavuklandırma sürecine çevirmişsiniz. İmar affı yaparken, binaları kontrol etmemişsiniz. Çıkardığınız imar affından, vatandaşlarınızı ruhsatsız yaşadığı tabutlardan, ruhsatlı tabutlara taşımışsınız. Buna da yönetim mahareti demişsiniz. Bize, milletin başına bela gelmeden, devlet yönetme mahareti lazımdır.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.