Bugün, 29 Ocak 2025 Çarşamba

Türkiye iyi yönetilmiyor

Türkiye iyi yönetilmiyor

Tarih: 27.01.2025 15:29
Türkiye iyi yönetilmiyor

AĞIRALİOĞLU’NDAN ADALET VURGUSU
“ADALETİN OLMADIĞI MEMLEKETTE SEFALET DOĞUYOR”
Anahtar Parti Lideri Yavuz Ağıralioğlu, “Adalet mekanizması doğru çalışmazsa, adaletin olmadığı memleketlerde sefalet doğuyor. Adaletin olmadığı memleketlerde bu mekanizma çalışmadı diye toplumsal beraberliğimizi pusulamak isteyenlere imkân doğuyor, fırsat doğuyor. Türkiye'nin en çok korumak zorunda olduğu şey adalettir” diye konuştu. 
Anahtar Parti Genel Başkanı Yavuz Ağıralioğlu partisinin başkanlık divanı sonrasında, basın toplantısı düzenledi. Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ağıralioğlu, özetle şunları söyledi:
BOLU’DAKİ YANGIN FACİASI 
Her yıl başımıza gelen hadisede yaşıyoruz. Binalar yıkılıyor, yaşıyoruz. Oteller yanıyor, yaşıyoruz. Afet bölgelerinde, imarda, iskanda yapılan ucuzlukları yaşıyoruz. Ülke çok uzunca zamandır başına felaket geldikten sonra bağıran, çağıran, siyasi bilek güreşi yapan bir kaos görüntüsü vermeye başladı. Türk siyaseti uzunca zamandır sorunları çözebilen, çözdüğü sorunlarla iftihar edebilen bir maharet merkezi olmak yerine, Türk siyaseti uzunca zamandır mazeret üreten muhatap suçlu ararken avantaj kollayan bir yönetim zafiyeti alanına dönüştü.

HERKESİN SIĞINACAĞI LİMAN OLAN ADALETE İHTİYAÇ VAR
Türkiye'de siyasetin ciddiyete, siyasetin mesuliyete, Türkiye'de yönetimin maharete ve kaliteye ihtiyacı var. Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye kötü yönetimine konulan denetimsizliklerden mutlaka insanların kaybına, mal can kaybına sebep olacak savrulmalar yaşıyor. Bütün bunlar içerisinde denetimdeki bozulma, hukuktaki yozlaşmayla eşitleniyor. Hukuktaki yozlaşma, Türkiye'deki toplumsal gerilim alanlarımızı, kutuplaşma alanlarımızın tamamını ciddi enerji yükleyerek kırılma noktasına götürüyor. Bu, memlekette, adalete bağlı olarak yaşam standartlarımızın kullanacağı bir mekanizma kurulamazsa, insanlar kendi haklarını kendileri arama ihtiyacına düşerse buradan kaos hesabı yapan herkesin heves ettiği imkân bulunabildiği… Dolayısıyla Türkiye'de acilen bir adalete, siyasetin gölgesinden uzaklaşmış herkesin sığınacağı liman olan bir adalete ihtiyaç var.

HÜKÜMETE ADELET ÇIKIŞI 
Tecrübe ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de dahil son dönem özellikle artan siyasi münakaşaların merkezinde daha önce 28 Şubat'tan sonra Ergenekon davalarından sonra da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine bağlı, adaletin siyasetin gölgesinde kaldığı tartışmalarında siyasetin, sopa olarak kullandığı suçlamalarının öznesi olacak bir takım kötü örneklerle karşılaştık. Şimdi bunlardan memleketi kurtarmanın bir yolu var. Ne kadar siyasallaştı? Ne kadar siyasallaşmadı? Ne kadar denetledi? Nasıl denetledi? Kimin lehine karar verdi? Bu tartışmalarda dünyada bu işlerin önünü arkasına çok rahatlıkla inşa edilmek mümkün. Başka metodolojiler de mümkün. Hükümetin bu kadar HSK üzerinde baskın olarak, AYM üzerinde baskın olarak atamalarına, kendi partilerine aday olmuşları, adalet mekanizmalarının bugün cezalandırma denetleme mekanizmalarının başına getirerek kullanan bir siyasi tasarruf adaletin herkesin sığınacağı bir liman olduğu duygusunu topluma veremez. Adalet mekanizmasının, 9’ncusunu planladık ama hala herkesin sığınacağı bir liman haline getiremedik. Adalet reformunun, kamu da daha yeni tecrübe ettiğimiz bir metodoloji bu.

KAMU VİCDANINDA AÇIK DAVALAR HUKUK ÖNÜNDE KAPATILIYOR
Bütün kurumların içi geçti. Devlet yönetim alanı çalışmıyor. Devlet yönetim ve kurumu çalışmıyor. Devlet yönetim ve kurumu çalışmadığı için buna bağlı olarak, kamu vicdanında açık olan davalar hukuk yönde kapatılmış gibi oluyor. Sinan Ateş davası kimin öldürüldüğü, niçin öldürüldü kalacak şekilde kapatıldı. CHP Gençlik Kolları Başkanı'nın daha önce attığı tweetlerle, Ümit Özdağ'ın daha önce 2020'de yaptığı konuşmalarla, Cumhurbaşkanlığı hakaretten bahisle önce gözaltına alınıp, Antalya'da yapmış bir konuşmayı, Ankara’da yakalayıp, İstanbul’a getirmek…Böyle yönetmek, daha önce kötü örneklerle eleştirdiğiniz işlerin, bir örneğini de biz oluşturuyoruz demektir. Bu mesele dikkat edilmesi lazım. Kamu vicdanında kapanmıyorsa, sizin hukuken kapatmanızın bir anlamı yoktur. Kamu vicdanında bu işin hakkı budur duygusu oluşmuyorsa, millet vicdanında bir karşılığı yoktur.

ADALET YOKSA SEFALET VAR
Adalet mekanizması doğru çalışmazsa, adaletin olmadığı memleketlerde sefalet doğuyor. Adaletin olmadığı memleketlerde bu mekanizma çalışmadı diye toplumsal beraberliğimizi pusulamak isteyenlere imkân doğuyor, fırsat doğuyor. Türkiye'nin en çok korumak zorunda olduğu şey adalettir. Şu anda Türkiye'nin en fazla ihtiyacı olduğu şey adalettir. Şu anda memleketimizi toparlayacak olan en mühim imkân adalettir. Şu anda siyasetin sorumluluğunu taşıyıp millete vaat edeceği en mühim vaat adalettir. Bizim siyasi sorumluluğumuz, muhalefetin vazifesi, iktidarın gerçekleştirmek olduğu ne varsa başı sonu adalettir. O yüzden adalet mekanizmasının yarının sopasıymış gibi algılanacağı uygulamaların önüne bizzat hükümet geçmelidir ki adalet bu memlekette herkese lazım olacak duygusuyla herkesin sığınacağı liman kararlardan herkesin emin olduğu bir karar verici haline gelsin.

ZİHNİYET DEVRİMİNE İHTİYACIMIZ VAR
Geçmişte Ergenekon, Balyoz davalarında FETÖ savcılarından sağlanan imtiyazlar bugün bazı insanlar için konuşuluyorsa aynı şeyleri tekrarlayarak farklı sonuçlar, bekleme, heveslerimizden de kurtulmamız gerekiyor. Bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var. Bunu kabul etmeliyiz.

HÜKÜMET, VATANDAŞI KORUMAK ZORUNDA
Biz millet olarak istisna olmayı çok seviyoruz. Biz millet olarak bir şey olmaz duygusuna çok yakın duruyoruz. Kalacağımız otelde bize mesela dense ki, buranın yangın söndürme sistemi yok, biz hep bunu umursamaz bir milletiz. Bize dense ki, efendim siz burada kalıyorsunuz ama itfaiyeniz bugün arızalı, biz bunu umursamayız. Vatandaşın böyle olması devlet, hükümet için mazeret değildir. Hükümet vatandaşına rağmen vatandaşını korumak zorunda olan yönetim merkezidir. Dolayısıyla hükümet vatandaşına benzeyerek kendisini feshetmeye çalışıyor.

HÜKÜMETİN VAZİFESİ BİZİMLE AĞLAMAK DEĞİL
Kayıplarımız var. Mesela Cumhurbaşkanı'nın katıldığı cenazelerde milletimizin hüznünü paylaşmasını beğendik. Çok kıymetli bir şeydir. Yöneticilerimizin bizimle beraber ağlamasını çok severiz biz. Merhametli yöneticiler severiz. Ama hükümetin merhamet göstermesi, cenazelere katılıp sadece ağlamak değildir. Ağlamamıza sebep olanları ağlatmaktır. Yani hükümetin vazifesi bizimle beraber saf tutup cenazelerde ağlamak değil, cenazelerimizin olmasına sebep olan ihmali, kusuru olanları ağlatmaktır. O yüzden aciz devlet görüntüsüne, merhametli devlet görüntüsünü vereceğiz, merhametli devletiz görüntüsünün içerisinde aciz devlet görüntüsüne sebep olacak. Bu tür işlerden kurtulmanın bir yolu vardır. Denetim mekanizmalarını çalıştırmak, istifa mekanizması dahil ahlaki üstünlüğünüzü muhafaza edeceğiniz şekilde sorumluluk almaktır. Yani biraz daha utanmazlarsa istifa edeceğiz. Yani bu yönetim iddianızı taşıyamadığınız, milletinize sözünü tutamadığınız, yönetimi gerçekleştiremediniz, bu kadar can kaybına sebep oldunuz. Hiç kimse istifa etmiyor. Utanmazlığın bu kadarını ilk defa bu düzeyde.

BÖYLE ZAMANLARDA SİYASET, ANSAN KAYBINA SEBEP OLUYOR
Daha önce tatbikatı yapıldı. Otel sahibimiz suçluydu. Ama bu işlere bütün zamanlar da aynı şey oluyor. Konuşuluyor. Sonra iş bittiğinde toplumda yapanın yanına kar kalıyor. Duygusuyla devletine itimadı sarsılıyor. Yönetime dair güveni sarsılıyor. Milletin hizmetini görmek anlamında siyasete, siyasetçiye ihtimali kalmıyor. Dolayısıyla böyle zamanlar siyasetini de en çok insanlar kaybından sebep olduğu zamanlardır. Hesap sormadığı, hesap vermediği, denetlemediği, suçluları bulmadığı, suçluları cezalandırmadığı, kendini istisna yapmaya çalıştığı zamanlar siyasetin, yönetimin, insandan, ahlaktan yönetimdeki hakikatini hikmetle koptuğu zamanlardır.

AVRUPA STANDARTLARI KIYMETLİ
Avrupa bu işlerde çözümü iyi kuralda bulmuş. İyi kural koymak ve kurala uymak. Kurala uymayanları cezalandırmak. Türk siyaseti çoğu zaman istisna olma hevesine kurban gitmiştir. Kamu ihale kanununda da böyledir bu. Yönetimdeki keyfiliğin detaylandırılmış hasarı buradan çıkar. İdare kendi koyduğu kuralın istisnası olmak ister. Kendi koyduğu kuralın istisnası olmaya karar verdi mi, siyaset hem ilkeyi bozar, hem hukuku bozar, hem yönetimi bozar, hem yaşam kalitemizi bozar. Her mevzuda böyledir. Kayyum atarsınız kendi koyduğunuz kural olmazsa hukuku bozarsınız. Avrupa'da bu anlamda standartları çok kıymetli buluyorum. Biz hala iyi insan kurgusu üzerine yürüyen bir milletiz. Elbette iyi insanlar olmalıyız ama iyi insanı kurala uyan insanla eşitlemeliyiz. İyi yönetimi kurala kaideye uyan yönetim, hesap verebilen yönetim ile birleştirmeliyiz. Bunların birleşmediği, bu mekanizmaların çalışmadığı yerlerde hep aynı suiistimaller oluyor.

RUHSATLI TABUT
Türkiye'de imar affını konu ediyorsunuz. İmar affını yapabilirsiniz ama onu da yapmanın bir standarttı vardır. Binaları denetlemiyorsunuz. Affettiğiniz binaların yapı denetiminin raporlarına bakmıyorsunuz, kontrol etmiyorsunuz. İnsanlara sorumluluğu yükleyerek kanunu öyle çıkarıyorsunuz. Yani insanlara heves ettikleri ev alamadıkları için yaptıkları ve yapı denetimine uymaz standartlarla yapılar için heveslerine ya da mağduriyetlerine suçu onlara bırakarak imkân veriyorsun. Diyorsunuz ki daha önce ruhsatsız tabutlarda yaşıyordunuz. Şimdi tabutlarınızı ruhsatlandırdık. Bu mekanizmanın değişmesi için bir zihniyetin değişmesi lazım. Devlet insanlarını, insanlarından koruyacak. Devlet kendi insanların hangi standartlarda yaşayacağını hangi standartlarda yaşayabileceğini bilecek. Bu standartlar tutturmak için denetlenmeye de razı olacak, hesap vermeye de razı olacak. Vatandaş da bilinçlenecek. Her işimizde, mesken diye bir uygulama var mesela. Mimar kanunu çıkıyor, orada da aynı şey. Dolayısıyla orada bunun bir tek yolu var. Bizim iktidarımızın mesuliyeti, biz iktidar olursak bizim mesuliyetimiz denetlenmeye dair. Denetim mekanizmalarının sağlıklı çalışmadığı hiçbir ülke ayağa kalkamaz. Yani bu ülkeye, biz denetleneceğiz diyerek de olmaz.  Mekanizmaları, hükümetten bağımsız objektif kurumlar olmak zorundadır.

SİZİ DENETLEYECKLERİ SİZ ATIYORSUNUZ
Sizi denetleyecek olanları siz atıyorsanız sizi nasıl denetleyecek bu insanlar? Sizin aleyhinize karar verecek olanları siz atıyorsanız ve bunlar sizin tasarruflarınıza bağlıysa bu adamlar sizin aleyhinize nasıl karar verecektir? Sizin partinizde milletvekili adayı olmuşları denetim mekanizmalarının başına getirirseniz bu adamlar sizin aleyhinize nasıl karar verecekler? Türkiye'de tecrübe ettiğimiz sistem çok açık olarak şunu gösterdi ve çok pahalı gösterdi bunu. Biz bu cari sistemle denetlenemiyoruz. Bu cari sistemle yüksek standartlı yaşam şartlarını oluşturamıyoruz. Bu sistemin değişmesi lazım. Denetim açık hale gelmesi lazım. Bu mekanizmaların sağlıklı çalışmasının önündeki tek engel siyasetin hevesi, hırsıdır.

HERKES HAKLI, ÖLENLER Mİ HAKSIZ?
Siyaset haklı. Adalet Bakanı haklı, Turizm Bakanı haklı, Belediye Başkanı haklı, herkes haklı. İtfaiye de haklı. Otelin sahibi konuşuyor, o da haklı. Ölenler mi haksız? Kimse biz suçluyuz, biz kabahatliyiz demediğine göre bu yakında galiba şuraya dönecek. Bu vatandaşlar, bu otelin standartlarını sormalıydılar, yanlarında yangın tüpü göndermeliler falan gibi bir yere gidecek. Bu sorumsuzluğun önüne geçecek olan bir devlet ciddiyetine ihtiyacımız var. O devlet ciddiyetini kurmak da çok kolaydır.

KANUN DA VAR KURAL DA 
Bu ülkede başımıza gelen her felaketin arkası önü siyasetin kendini koruma duygusundadır.  Siyaset kendi haddini hududunu bilsin. Memlekette kanun da var, kural da var. Uymazsanız kanun kurala uymazsanız sizi kanunla kurala denetleyecek mekanizmaları boşa düşürürseniz bu memlekette bu acılar yaşanmaya devam edecektir. O yüzden denetim mekanizmalarını sağlıklı kurulacağı bir ülkeyi acilen kurmak zorundayız. Her acıdan sonra böyle konuşmaktan da kurtulmak zorundayız.

ÖCALAN’A MECLİS, ÖZAĞ’A HAPİS
Ben orada ilkesel olarak şöyle bir şey söyledim; Kamu vicdanına yük olur dedim bu tip uygulamalar. İlksel olarak itiraz ediyoruz. Siz bu arada çocuklarımızın 40 yıldır canını katleden, canına kasteden bir cinayet şebekesinin başına Öcalan'a Umut Hakkı diye meclisi gösteriyorsunuz. Özdağ, Ümit Hakkı diye hapsi gösteriyorsunuz. Şimdi bu ikisinin arasındaki boşluğu vatandaş vicdanına yük eder. Mekanizmanın böyle çalışması yüktür. Suikastla ilgili bilmiyorum. Ümit Bey, kendisi öyle bir şey paylaşmış olabilir. Gerekçesini kendi bilir. Ama burada genel olarak fikir ifade hürriyetinin tabii ki hukuksuzluk yapma hürriyeti değildir bu. Tabii ki ağzına her gelen aklına geldiği gibi konuşma hürriyeti değildir.  Toplumsal sorumlulukları vardır. Siyasetçilerin de sorumlu davranması gerekir.  Hele böyle kritik zamanlarda toplumsal faylara enerjiyi yüklememek lazımdır. Ona da dikkat edilmesi gerekir. Cumhurbaşkanı'nın hakaretlerini alıyorsunuz. Sonra bakıyorsunuz ki bu içerde tutulma imkânı vermez size. Cumhurbaşkanı'na hakaretten dışarıda kalmayacak. Sonra soruşturmayı derinleştiriyoruz diye 2020 de yapılmış konuşmayı çekiyorsunuz. Bunların hepsi hukukun siyasallaştığı algısını oluşturuyor.

O ZAMAN ŞİİR TAHRİK EDİCİ BULUNDU
Tayyip Bey, siyasi olarak bu işlerin mağduru olmuş bir siyasetçidir. Yani şiir okudu diye, O zaman da aynı şeyler ona söylenmişti. Normal zamanlarda, şimdi okusanız aslında tahrik edici bulunmayan şiirler, o gün tahrik edici bulundu. Çünkü dindarlık tartışmaları, laiklik tartışmaları ile birbirine girildiği zamanlardı. O zaman şiir tahrik edici bulundu. O zaman halk alenen kin, nefrete tahrikten Tayyip Bey zindana düştü. Tayyip Bey kendisi zindana bu kasıtla düşmüş biridir.

SİYASET KENDİSİNE YARGIYI SOPA ETMEZ
Millet onları unutmaz. Siyaset müdahale eder. Siyaset konuşur, siyaset kavgada eder ama siyaset yargıyı kendine siper etmez. Siyaset kendisine yargıyı sopa etmez. Böyle bir algının oluşmasına engel olmak lazım. Yani bu millet başına bir şey gelirse sığınacağı adalet mekanizma yoksa nereye sığınacak? Siyaset kriminal hale gelir. O yüzden ben ilkesel olarak şurada durmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin görüntüsü böyle muhaliflerin yargı yoluna susturulduğu gibi bir algı hükümeti de ziyandır, devleti de ziyandır, siyaseti de ziyandır. Buna ihtiyacımız yoktur. Tedbir mekanizmaları çalışır. Karakol vardır. Yurt dışı çıkış yasağı koyarsınız, karakola çağırırsınız, ifadeye çağırırsınız. Bunlar kaçak köçek mekanizmalar değildir ama Türkiye'nin bir keyfilik var. Bu keyfiliği hala devam ediyor.

23 YILLIK KARNE
Adaletin olmadığı bir memlekette ne olsa olmuyor. Adaletin de herkesin sığınacağı liman olacağı kadar siyasetin, her şeyin gölgesinden bağımsızlaşarak oturması lazımdır. İnşallah o günler için emek edeceğiz, alın teri dökeceğiz. Böyle bir şey mümkün diyenlerin 23 yıldır adaleti bu şekilde tutuyor olmaları da siyasi vaatleriyle düşünüldüğümüz çok büyük bir kayıptır. Yani İsmi Adalet ve Kalkınma olan bir partinin 23 yıllık karnesinin böyle olması Adalet ve Kalkınma Partisi için de bence zayıf bir karnedir yüktür. 
 


Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.