Türkiye yarım asırdır terörle mücadele ediyor. Elli yılda 40 bin can, 3 trilyon dolar, sayısız ocak… Ve belki de en derin kayıp: bin yıllık kardeşliğin içine serpilen zehir. Bu ülke, hiç hak etmediği kadar acı çekti.
Bugün ise belki de tarihî bir eşikteyiz. Silahların susması, terörün bitmesi için kritik bir gün. Ancak böyle bir günde mecliste kurulacak komisyona CHP'nin üye vermemesi, ister istemez düşünmeye sevk ediyor insanı.
Peki soralım:
Silahlar susmadan, terör zirvedeyken CHP neredeydi?
Cevabı biliyoruz: Koalisyon masasında.
Bu tablo aslında yeni değil. Yıllardır aynı döngüyü izliyoruz. CHP’nin ordunun siyasete müdahil olduğu dönemlerde takındığı tavır ortadaydı:
Namluyu millete çeviren orduyu destekler, ordu asli görevine yani sınırlara döndüğünde ise karşısında durur.
Bugün de benzer bir çelişki yaşanıyor.
Eğer terör örgütünün silah bırakması iktidarın hanesine yazılacak bir başarıysa, CHP bundan rahatsız oluyor gibi bir görüntü var.
Terör örgütü silahı millete doğrulttuğunda ses çıkarmayanlar, sıra örgütün teslim olmasına geldiğinde birden “karşı cephe” oluveriyor.
Bekir Tiryaki’nin ifade ettiği gibi; yıllarca “ellerini öperken iyi, miting yaparken iyi, sallarken iyi, her evden oy isterken iyi” olanlar…
Silah bırakma konuşulduğunda mı rahatsız oluyor?
iktidar zarar görsün diye ülkenin çıkarlarına karşı pozisyon almaktan çekinmiyorlar.
O nefret, siyaseti de, vicdanı da esir almış durumda.
Bu ülke aylardır başka bir örgütle de uğraşıyor.
Rüşvetten, irtikaptan, yolsuzluktan beslenen bir başka yapı…
Lideri Silivri’de yatıyor.
Onun da ortaya çıkmasında, palazlanmasında pay sahibi olan siyasetçilerin tavrı belli:
İşlerine gelince susmak, işlerine gelince saldırmak.
Tüm bu yaşananlar bize önemli bir şey gösteriyor:
Türkiye’de bazı çevreler için terörün bitmesi değil, kimin bitirdiği önemli.
Eğer bu ülke artık kan akmasın, analar ağlamasın, kardeşlik yeniden tesis edilsin diye bir adım atıyorsa; siyaset üstü bir mesele olması gereken bu konunun bile partizanlık ve kin girdabına çekilmesi, memleket adına büyük bir talihsizliktir.
Düşünün:
Ege’yi Yunan’a vermeyi teklif edenlerin bile olduğu bir dönemden geçtik.
Bugün silahların bırakılmasına karşı duranların hangi zihniyetin devamı olduğunu anlamak için uzağa bakmaya gerek yok.
Türkiye bugün kritik bir yol ayrımında. Terörün sonlanması için atılan adımlar, kimsenin şahsi hesabının, parti çıkarının, koltuk kavgalarının gölgesinde kalmamalı.
Bu ülke bunu hak etmiyor.
Ya barışın yanında duracağız ya da siyasi nefretin…
Tercih, aslında kimin ne olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.